GALİLE
(1564-1642)
1633 yılının 22 Haziran sabahı Roma’da Minerva manastırında Enkizisyon mahkemesinde bir ihtiyar yargılanıyordu.Bu adam dünyanın , güneşin etrafında döndüğüne dair olan ve garip sayılan teorisi yüzünden yargılanıyordu.Zorla kabul etmek zorunda kalır mahkemenin dediklerini.Çıkarken ‘’Ben ne dersem diyeyim, dünya gene dönüyor!’’
Bu adam , astronom , bilim adamı ve büyük bir kâşifti.Galile, 1564 yılında , İtalya’da Piza’da doğmuştu.Asil bir aileden gelen babası da filozoftu.Çocukken alet ve makinelerle uğraşırdı. 1581 yılında Piza üniversitesine girdi.Kendini tıp bilimine vermek istedi,Öklid geometrisini okuduğu zaman çalışmalarını bu yola çevirdi.Felsefe alanına ilgi gösterdi.1583’de katedralin tavanına asılı bir lambayı gözleye gözleye rakkasın önemini keşfetti.Sallama derecesi ne olursa olsun ,her rakkas hareketinde zamanın tamamıyla aynı olduğunun farkına vardı.1588 yılında üniversiteye matematik profesörü oldu.Mekanikte Aristo teorisinin esaslarından biri şu idi: Hacimleri ağırlıklarına uygun olmak şartıyla düşen iki cisimden daha ağır olanı toprağa daha evvel iner tezini çürüttü. O , hava üzerlerine farklı olarak basınç yapmadıkça , ağırlıkları ne olursa olsun aynı yüksekten atılan iki cismin aynı anda yere düşeceklerini iddi ediyordu.
1592’de Padua’da profesörlüğe tayin edildi.Artık Avrupa’da tanınmaya , meşhur olmaya başlamıştı.1604’de bütün vaktini astronomiye verdi.O sıralarda bütün astronomları heyecana düşüren bir yıldız belirmişti. Bunun meteor olduğu söyleniyordu.Galile bunun meteor olmayıp sabit yıldızlardan ve bilinen güneş sistemin çok uzağında bulunduğunu ispat etti.Mekanik, hareket, kainat sistemi,ses ve söz, ışık ve renk üzerine birçok çalışmaları vardı.Fakat büyük heyecan uyandıran asıl keşfi 1609’da ortaya çıktı.O yıl uzak cisimleri büyük ve yakın gösteren optik bir cisimden bahsedildiğini işitti. Deneyler yaptı.Bir tarafı konveks diğer tarafı konkav olan iki cam yaptı.Bunları kurşun bir borunun iki tarafına yerleştirdi.Bu işi başarmıştı.Galile teleskop yapmış , göklerin muazzam kitabını okuyabilmek için yeni ve harikülâde bir pencere açmıştı.Evinin en üst katındaki karanlık ve sessiz odasında her gece gökte birçok yıldız gördü.Jüpiter (Müşteri)nin etrafındaki dört küçük Satellit(Peyk) ile yeryüzünde ilk defa olarak Satürn (Zühal) ün halkalarının parıltısını keşfetti.1611’de Galile Roma’ya giderek orada şerefle karşılandı.
Galile ile Kilise arasındaki asıl kavga ,Galile’nin ortaya sürdüğü ,güneşin yerinde durup dünyanın onun etrafında dönüşü teorisi ile patlak verdi.O zamana kadar Batlamyus’un teorisi kabul ediliyordu.Ona göre dünya yerinde durur , güneş ile diğer bütün yıldızlar onun etrafında daire çizerek dolanırlardı.Bu yeni fikirler din kitaplarının yazdıklarına uymuyordu. Bütün din kitaplarında ‘’dünyanın gökyüzünde hareketsiz durduğu….’’söyleniyor veya ‘’dünya ebedi olarak hareketsiz durur….Güneş doğar ve batar.Battıktan sonrada tekrar olduğu yere gider.’’ deniyordu. Kilise Galile’ye bu teoriyi kabul etmeyi ,öğretmeyi veya savunmayı yasak etti.Uzun süre sessiz kaldı .1632 yılında büyük eseri olan’’Başlıca iki dünya prensibi arasında konuşmayı’’ yayınladı.Roma’da Engizisyon mahkemesinin huzuruna çıkmaya mecbur edildi.Mahkemede savunduğu fikirlerin tersini söyledi.Buna rağmen mahkeme suçlu buldu ve Siene’da bir evde hiç kimse ile temas etmeksizin kendi villasına kapanmasına karar verdiler.
1636’da ‘’yeni bilim üzerinde konuşma’’adlı kitabını yazdı.1637’de son astronomik keşfini yaptı.Bu keşif dönen ayın geçtiği daire üzerindeki bazı dikkate değer aksamalar üzerinde idi. Birkaç gün sonra da kör oldu.8 Ocak 1642’de hafif bir ateşle hastalanarak yetmiş sekiz yaşında öldü.
Büyük keşifleri bilim çalışmalarında devrim yaratmıştır.Sıvıların denge kanunu incelemiştir.Teorileri tamamıyla deneylere dayanıyordu.Katı cisimlerin yer çekimi ile mıknatıs üzerindeki araştırmaları tamamıyla yeni idi. Ayın üzerindeki dağlar, duran yeni yıldızlar,Jüpiter’in etrafında dolaşan küçücük gezegenler ,Venüs(Zühre)ün hilâli, Satürn(Zuhal)ün halkaları ve güneşin üzerindeki lekeler gibi büyük keşifleriyle bütün dünyanın zihnini allak bullak etmişti.