|
DİLİMİZ ÖLMESİN
İnsanların
düşündüklerini ve duyduklarını bildirmek için kelimelerle veya işaretlerle
yaptıkları anlaşmadır dil.Geçmiş ve gelecek arasında bir köprüdür.Düşüncenin
aksiyon halidir.İnsan dilsiz yaşayamaz. Sosyal bir varlık olan insan , dili
yaşamın her alanında kullanmaktadır.
Günümüzden yirmi altı yüzyıl önce
yaşamış Çin düşünürü Konfiçyus'e, "Bir ülkeyi yönetmeye çağrılsaydınız
yapacağınız ilk iş ne olurdu?" diye sorduklarında şu yanıtı vermiştir: "Hiç
kuşkusuz işe, önce dili gözden geçirmekle başlardım. Dil kusurlu olursa,
sözcükler düşünceyi iyi anlatamaz. Düşünce iyi anlatılamazsa, yapılması gereken
şeyler doğru yapılamaz. Ödevler gereği gibi yapılamazsa, töre ve kültür bozulur.
Töre ve kültür bozulursa, adalet yanlış yola sapar. Adalet yoldan çıkarsa,
şaşkınlık içine düşen halk, ne yapacağını, işin nereye varacağını bilemez. İşte
bunun içindir ki, bir toplum için hiçbir şey dil kadar önemli değildir.
Gerçekten de bir toplum siyasal, ekonomik çeşitli sorunlarını zaman içinde şöyle
ya da böyle çözümleyebilir, bir çıkış yolu bulabilir; teknik bilimdeki
gelişmesini tamamlayıp çağı yakalayabilir. Ama eğitim ve dil gibi çok önemli
sosyal kurumlarında bir bozulma ya da bir yozlaşma söz konusu olursa, bu, ne
yazık ki güç sezilir ve geri dönüşü bazen olanaksızdır.
Geçmişte yaşanılan tecrübeler ve
edinilen bilgiler dil marifetiyle kayıt altına alınır ve gelecek kuşakların
hizmetine sunulur.Eğer dil olmasaydı gelişme ve değişmeden söz
edemezdik.Bilimsel ,teknolojik ve sosyal alanda insanoğlunun ulaştığı seviye
yadsınamaz.Gelecekte de bizim hayal bile edemeyeceğimiz bir şekilde değişim
yaşanacaktır.Bu değişim yaşanırken bilim ve teknolojiyi kullanan milletler kendi
dillerini de korumasını bilmişlerdir.Geri kalmış ülkeler teknolojiyi alırken o
ülkenin dilinden de etkilenmektedir.Teknolojiyi kendimiz üretmeliyiz.Tüketim
toplumları kendi öz benliklerini kaybederler. Kimliksizleşirler ve tarihin tozlu
sayfalarında kaybolurlar.Şuursuz ve milli ruhu olmayan milletlerin yaşama şansı
yoktur.Kendi öz değerlerine sahip çıkmayan milletler başka milletlerin
boyunduruğu altında yaşamaya mahkumdur.
Savaş meydanlarında kazanılan zaferler sosyal ,kültürel ve ekonomik alanda
işlenmedikçe gerçek zafer kazanılmış sayılmaz.Yeni dünya düzenindeki silahlardan
birisi de dilin yozlaştırılmasıdır.Bir ülkenin dilini bozmak insanların ruhunu
satın almak gibidir.Nasıl insan ruhsuz yaşayamazsa milletler de dilsiz
yaşayamaz.
Dili korumak ve kollamak milletin her
bireyinin görevidir.Dili koruma görevi kurum ve kuruluşlar eliyle
yürütülemez.Toplum dil üzerine oynanmak istenen oyunlar üzerine kendi refleksini
göstermeli.Uzman kişiler bu konuda toplumu aydınlatmak zorundadır.Sosyal
sorumluluk gereği ‘’Dil Sorunları ve Çözüm Yolları’’ üzerinde fikir üretmeli ve
bu fikirleri hayata geçirmeli.
Türkiye’nin tüm illerinde tabela ve
levhalar ya Türkçenin kurallarına aykırı ya da Türkçe değil.Biz öncelikle kendi
yaşadığımız bölge üzerinde sorunlara çözüm bulmalıyız.Gümüşhane ve ilçelerinde
de aynı sorun var.Türkiye’nin batısı içler acısı.Türkçe için için ağlamaktadır
buralarda.Bu sorun herkes sorumluluk duyarsa çözülür.Nasıl yemek bizim fiziksel
ihtiyaçlarımızı karşılıyorsa dil de ruhsal ihtiyaçlarımızı karşılar.Siz
beyninizi ve yüreğinizi ayrı düşünebilir misiniz? Etle kemik nasıl ayrılmazsa
dil de insandan ayrı düşünülemez.Düşünen,fikir sahibi insanlarımızı bu konuda
duyarlı olmaya ve bu soruna çözüm üretmeye davet ediyorum.
Tabela ve levha konusunda çözümün adresi belediye
meclisleridir.Belediye meclisi ‘’1.Türkçe olmayan iş yeri isimlerine ruhsat
verilmez.2.Belediye’de çalışmak üzere Dil Uzmanı kadrosu bulunacak.’’kararını
almaları ve uygulamaları sorunun çözümüne ciddi anlamda katkı
sağlayacaktır.Türkçe isimler konusundaki tek adres ise Türk Dil Kurumu'dur. Bu
arada bunun hukuki alt yapısı nedir? Benim bildiğim henüz yasalaşmış bir kanunun
olmadığı ama AKP İstanbul Milletvekili Gülseren TOPUZ’un 12.03.2007 tarihinde
İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifi'ni komisyona sunduğudur.Zaten hiçbir kimsenin bu konuda aksi görüş
bildireceğini zannetmiyorum. Öncelikle yönetici makamındaki kişilerin bu konuya
ilgi göstermesi gerekir.Şimdiye kadar bir karar alındığını duymadım. Eğer
alındıysa lütfen bizi bilgilendiriniz.Tüm il ,ilçe ve belde belediye başkanları
lütfen bu konuda elinizi taşın altına koyun ve çözüm üretiniz.
Karamanoğlu Mehmet Bey’in ‘’Bugünden
gerü divanda,dergahta,bergahta,mecliste ve meydanda Türkçeden başka dil
kullanılmayacaktır..’’kararını 13 Mayıs 1277 yılında almıştı.Aynı ruh ,aynı iman
ve aynı kararlılıkla elinizde bulundurduğunuz yetkiyi kullanınız.Bugün nasıl
Karamanoğlu Mehmet Bey’i anımsıyorsak yarın da tarih sizi unutmayacaktır.
Özgürlükler adına insanlara tanınan
sınırsız haklar anarşiyi getirir.Biz kendi haklarımızı koruyamazsak kim bizim
hakkımızı koruyacak.Bizim değerlerimize sahip çıkmazsak kim sahip çıkacak.Biz
hiçbir şey yapmayarak kendi bindiğimiz dalı kesiyoruz.Kendi kanımıza
giriyoruz.Kanımız çekiliyor.Yavaş yavaş ölüyoruz.Öldürülüyoruz.Diliniz yoksa siz
de yoksunuz.Varsa diliniz siz de varsınız.
Türkçe’ye gönül
verenleri,insanlarımızı bilinçlendirecek platformlarda halk ile buluşturmalıyız.
‘’Gün kendi kararını verme zamanı,
Gün varlığına sahip çıkma
zamanı.’’
45536 ziyaretçiburadaydı.
|
|
|
 |
AHMET YESEVİ ÜNİVERSİTESİ
Yeni Sayfa 1
|
| | |